Bir nevi görsel şiir antolojisine doğru
Site ağır aksak güncelleniyor. Ayrıca “podcast” yayıncılığına da başladım -her ne kadar şimdilik bir (14 Eylül 2019 Podcast Yayını) program yayınlamış olsam da ilgili yayını Spotify üzerinden dinleyebilirsiniz. Kitabın yayın süreci ve hazırlığı devam ediyor. Sitenin işleyişine ve görsel şiir ile ilgili külliyata katılmak isterseniz, site açık.
“ve de ki” Mart ayı başında yayınlandıktan sonra (Ebabil Yayınları) elde sadece yayınlanmamış mısralı şiirlerin tasnifi ve yayınlanmış kitapların birleştirilip tek bir kitap haline getirilmesi var. Kişi, yazdığı şiirlerin bir tasnifini, gevşek de olsa yapmamalı ve onları bir şekilde Zaman’ın ve okurun -her kimse- belleğindeki tortulanmasına bırakmalı. Fakat bir yandan da bu yığının -orada burada yayınlanmış ve her nedense tuhaf hikayelerle bezeli kitap olma süreçleri- gözönünde olmasını istiyor. Tarihin ya da şiir tarihinin tasnif gücü, yok ediciliği ile kolkola geçiyor. Sonra ortaya bir yanda artık unutmak istediği şiirleri ve kitapları sürekli yeniden basım ile gündeme sokmaya çalışan ve bundan da tiksinen sallantıda bir şair tipi çıkıyor.
Görsel Şiir antolojisi ya da Büyük Görsel Şiir Kitabı gibi fiyakalı adlara sahip olabilecek bir toplama ulaştım/k. Zinhar’da, Hertz’de ve sitede yayınlanan görsel şiirler toparlandığında ortaya görülmelik ya da en azından bir kenara not edilmelik bir eser çıkacaktır, bundan şüphem yok. Çoğu kez bu kitap -bu efsanevi kitap- için yapılan tartışmaları süsleyen sergi fikri beni rahatsız etti. Görsel şiir sergisi ya da kitabı, mecralar düşünüldüğünde kitaba ya da mekana ne kadar uygundur? Bu konuda hep sürüncemede kalacağım, fakat yine de yaklaşık 13 yıllık bütün bu toplamı, okur için son bir kez ortaya sermemiz gerekiyor, bu açık.
Bunun için toplanacak olan parçalar, elbette artık yapanları için bir yabancılaşmaya sebep olacaktır. Çünkü görsel şiir konusunda çalışan hiç bir şairi bir arada tutacak bir yer çekimi yok. Site arada bir açılıyor -ki oraya da yazan yok benden başka ve bir iletişim imkanı yok. Herkes yaşantı içinde kendisine daha uygun/yakın olacak bir yol seçti ve zaten bana göre görsel şiir gibi alanların en güzel tarafı bu. Mesleki bir hassasiyet yok burada. O yüzden şiir üretme isteği, negatif diyalektik diyebileceğimiz bir yakıt ile ilerliyor. Yakıt bittiğinde de her şey dağılıyor, dağılmakta.
Türkiye’de şairler modalar ve heveslerle şairliklerini geçirmeye alıştırıldıktan sonra -akımları bile belirleyen bir siyasi iktidar her zaman olmuştur, serbest kaldıklarında -ki bu 90lı yıllara denk geliyor, bizim şiire acemice başladığımız yıllar- ne yapacaklarını bilemediler. Batılı olmanın yeni dünya içinde kesin bir tanımı olmadığını ve kaynaşmanın, her anlamda sınırların iflasının -ticaret ya da internet- gündemde olduğunu gördüğünde, o korkunç engeller ortadan kalktığında bir boşluğa düşüldü. Bu boşluk şair için, genç şair için çeviri şiirler ve Kültür Bakanlığı politikaları vb. ile çizilmiş eğreti sınırların ötesine geçmek anlamına geldi. Doğrusu şu ya, Yüksel Pazarkaya Somut Şiir yapmış, fakat sonra hece şiirine dönmüş, bunu anlamak zor değil. Fakat bunun şairin tamamen hak ve hukuğu içinde gerçekleştiğini, isterse çamurdan şiir yapıp, sonra gazel yazabileceğini anlayabilme özenini göstermemiz gerektiğini biliyoruz artık. Bizden öncekiler için, “türlerin kaybolması” ifadesi bile korkunç idi. Hala da öyledir. Mısralarla şiir yapan şairin, mürekkep ve silgi ile şiir yapabilmesi ihtimali ürkütücü geliyor. Hele işin içine bir de sözlü kültüre kısa devre yaptırmak gibi bir poetika fikri girince, panikler bizim şair, paniklemiştir.
Oysa, senin elinden yapabilme yetini, dil ile giriştiğin savaşı tüm cepheleri ve levazımı birlikte ortaya koyabilme imkânın var artık. Postmodernin uzun ve kurtlu gövdesi içinde -artık uzun ve kurtlu çünkü ölü- endam eden en nadide bileşim bu idi. Modern ile uzlaşma içinde ulabilecek tek taraf bu idi. Türler ve buna bağlı kategoriler ve sınırlar ortadan kalksın. Fakat Tür ile Ulus İnşası arasında gidip en kaba yere kültürel toplu konu inşa edersen, o sarsıntılı alandan elbette korkarsın. Karşı çıkarsın, düzenin bozulmasın diye. “Bak şairler bunları da yapabiliyormuş, bunlar da şiirmiş! Sen neden yapmadın?” diye sorarlar çünkü. Sen de dut yemiş bülbül gibi kalırsın.
Velhasıl, görsel şiir kitabını, bu ve bunun gibi şair tipleri için değil, bundan sonra şiir yazacak ve yeteneklerinin ellerinden alınmasına isyan edecek şairler için yayınlamak gerekiyor. Çünkü bu iş, burada kalmaz.
One thought on “Bir nevi görsel şiir antolojisine doğru”
Bir Cevap Yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Sergi konusunu kitap yayınlandıktan sonra yapmak gibi bir hayalim var evet.