Kısaca Sürrealizm, Fütürizm, Dada
Selahattin Hilav’ın “Nâzım Hikmet Üzerine Notlar” isimli yazısında [Edebiyat Yazıları / YKY] yer alan bir bölüm. Yazının başlangıncında bir perspektif vermek için yer alan bu bölüm, Nazım Hikmet’in şiiri ile ilgili geniş bir değerlendirme ile devam ediyor. Her ne kadar Nazım Hikmet’in ya da herhangi bir Türk şairinin o dönem için bu aşağıda olan bitenle ilişkisi ne kadar berraktır ya da “kurucu”dur bilemesek de, yazının bu bölümü kısa bir toparlama açısından önemli. Zaum‘dan bile bahsetmeyen Türk Şiir Eleştirisi Tarihi ise apayrı bir konu olarak kalacaktır.
Kaynaklar
1
İtalyan piyes yazarı ve şairi F.T. Marinetti, 1909 yılı şubat ayının 20’sinde, Paris’te çıkan Figaro gazetesinde “Fütürizm’in Manifestosu”nu yayımladı. Marinetti, her şeye karşı savaş açmış bir “aksiyon mistiği”ydi. Genç şair, tehlikeye âşık olduğunu, sürate ve motörlere hayranlık duyduğunu, geçmişin bütün ürünlerinin (müzeler de içinde olmak üzere) ortadan kaldırılmasını istediğini açıklıyordu. Yeni kuşak İtalyan ressamları, bir yıl sonra kendi manifestolarını yayımlayarak, fütürizmi benimsediklerini söylediler. Onlar da dinamizmden ve devrimden yanaydılar; burjuva hayatından ve değerlerinden tiksiniyorlardı. Kübizmin nesneleri çözümleyici (tahlil edici) metoduna karşı çıkarak toparlayıcı ve bireşimci (terkipçi) bir metodun kullanılması ve resme hareketin sokulması gerektiği üzerinde durdular. Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda, fütürizm, üzerinde en çok tartışılan sanat akımıydı. İngiliz “Vorticist”leri (1914), Alman “Der Sturm Group”u (1915) ve “Dadacılar” (1916), fütürizmin etkisinde kaldılar.
2
Fütürizm, 19. yüzyılın sonlarında, sanat ve edebiyatta görülmeye başlayan köklü değişikliğin, 20. yüzyıl başlangıcında, bilinçli ve sistemli bir biçimde ortaya çıkışından başka şey değildi. Toplum ve bilim hayatının kaynaşmaları; sanatçıları, eski biçimleri yıkmaya, yeni bir öz ve bu yeni özü dile getirecek yeni imajlar ve biçimler bulmaya zorluyordu. 20. yüzyılın ilk onyıllarında ortaya çıkan öncü sanat akımlarının, aralarındaki bütün farklara rağmen, burjuva dünyasından ve kalıplaşmış her şeyden nefret ederek yeni gerçekler ve yeni biçimler keşfetmeye yönelmiş olmak gibi ortaklaşa bir özellik taşımaları bundan ötürüdür. Ernst Fischer’in deyimiyle, sanatçılar “yeni bir yeryüzü resimli kitabı” ortaya koymak istiyorlardı. Rimbaud’nun şiirleri, Fransa’da şiir sözlüğünün genişletilmesini amaç edinen “Esprit Nouveau” akımı, Amerikan şiirinde “Imagists” diye tanınan ve dış dünyanın şaşmaz imajlarını vermek isteyen ve şiirde imajın çok önemli bir görevi olduğunu savunan şairlerin (Amy Lovvell, Ezra Pound, Hilda Doolittle, v.b.) çalışmaları, sanatın toplum yararına olması ve hayatın tepeden tırnağa değişikliğe uğratılması gerektiğini ileri süren Dadacıların ve “genel devrimden” yana olduklarını söyleyen Gerçeküstücülerin (Sürréalistes) eserleri, bu genel eğilimi dile getirirler. Bu akımlardan birini benimsememiş olsalar bile, çağın büyük sanatçılarının hepsinde, sözgelimi bir Blaise Cendrars’da, bu başkaldırma, arayış ve keşif tutkusu açıkça görülür.
3
Rus şiirinde 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkan sembolizm akımı, Bryusov gibi ilk sembolistlerin, Baudelaire, Verlaine ve Mallarme’den hem şiir teorisi hem de tekniği bakımından gerektiği gibi yararlanabilmeleri ve ayrıca Rus şiirinin kendi geleneğinde Tyutçev, Fet ve Soloviev gibi sembolist sayılabilecek şairlerin bulunuşundan ötürü, yaratıcı bir anlayış niteliği kazandı. Rus sembolizmi, şairin kişisel sezgisinin önemi üzerinde duruyor; bu sezgiyle kavranan gerçeğin köklerinin ideal ve tabiat üstü bir dünyada bulunduğunu ileri sürüyor, görülen ve görülmeyen dünyalar arasında bir uygunluk (tekabül – correspondance) bulunduğunu söylüyor ve şairin bu uygunluğu semboller kullanmak yoluyla açığa vurabileceğini savunuyordu. Rus sembolistleri, Verlaine’in “önce müzik” sözünü de benimsemişlerdi. Bu akımın önemi, Rus şiirinde bir altın çağ yaratmış ve daha sonraki şairlere kusursuz bir teknik bırakmış olmasından doğmaktadır.
4
1910 yıllarına doğru etkisini kaybeden Rus sembolizminin yerini bu akımın mistik ve karanlık yanına karşı çıkan “akmeist’ler” aldı. Gumilev, Anna Akhmatova ve Mandelştam gibi ünlü şairlerin temsil ettiği bu akım; sembolistlerin “uygunluk” teorisine ve şiirde müziğin etkisine önem vermelerine karşı, kelimelerin mantıki ve doğru bir biçimde kullanılması gerektiğini savundu. Ayrıca akmeistler imajın yerinde ve somut olması, anlatılan şeyin kısa ve kesin biçimde, gözle görülür gibi verilmesi gerektiğini ileri sürdüler.
5
1917 yılı, Rus fütüristlerinin şiir alanında kurduklan egemenliğin ilk yılıdır. Aralarında Mayakovsky ve Khlebnikov’un da bulunduğu dört genç şair, daha 1912’de, “Genel Zevkin Suratına Bir Tokat” adlı manifestolarını yayımladılar. Manifesto’nun yumuşak sayılabilecek cümlelerden biri şuydu: “Puşkin’i, Dostoyevsky’yi, Tolstoy’u ve benzerlerini modern dünyanın gemisinden denize atalım!” Rus fütüristlerinin saldırgan ve gelenek-düşmanı programı üç temele dayanıyordu: 1. Şiiri sembolistlerin metafizik soyutlamalarından kurtarmak ve çağdaş hayatın sınai ve politik gerçeklerini dile getirecek hale sokmak. Mayakovsky bunu “şiiri gökyüzünden yere indirmek” sözüyle açıklıyordu. 2. Genel olarak “güzel” diye kabul edilmiş köhne çağrışımların, imajların, duyguların, düşüncelerin ve biçimlerin şiir dışı bırakılması; özellikle, içbulandırıcı hale gelmiş “şairane” imajların bir yana atılması. 3. Kabuk bağlamış çağrışımlardan sıyrılmış yepyeni bir şiir dilinin yaratılması ve bu şiir dilinin imajları ile gerçek bir şiirin yaratılması. Böylece, Rus fütüristlerinin birçoğu, mantık-ötesi ya da anlam-ötesi bir dil yaratarak şiirlerini bu dille yazmak denemesine giriştiler. Aşırılığa kaçanlar anlaşılmaz hecelerden kurulu şiirler yazarak bir heyecanı ya da görüntüyü dile getirmek istediler. Daha ılımlı olanlar ise, eldeki köklerden yepyeni kelimeler yaratarak ve bunları dildeki kelimelere benzer biçimlerde bir araya getirerek, yalnız filoloji açısından anlaşılabilen bir şiir yazmaya çalıştılar. Bu metodla şiirler yazan ünlü Rus fütüristi Khlebnikov, denemelerini sonuçlandırmamakla birlikte, çağdaş Rus şiirini teknik açıdan derinden derine etkiledi.
6
Ne var ki, bu biçim denemeleri, 1917 olaylarının ortaya çıkışıyla bambaşka bir yöne çevrildi. Devrim, Rus fütüristlerini tam gelişme çağında yakalamış ve bu akımı Batı’da kazandığı anlamlardan ve alınyazısından farklı bir yöne sürüklemiştir. İtalya’da, Marinetti aralarında olmak üzere, birçok fütürist şair, önce uluslarının Birinci Dünya Savaşı’na mutlaka girmesi gerektiğini söylemişler; savaştan sonra da faşizmden yana olduklarını açıkça belirtmişlerdi. Leon Troçki, fütürizmin Rusya’da devrimle karşılaşmış olmasından ötürü, bütün öteki öncü hareketler gibi burjuva hayatına ve değerlerine karşı çıkan ama sonunda evcilleştirilerek zararsız hale getirilen ve kimi zaman” kendisinden yararlanılan bir akım olmaktan nasıl kurtulduğunu ve yeni bir sanatın doğuşuna nasıl ortam hazırlandığını eşsiz açıklamalarıyla göstermiştir. Nitekim, Rus imagist’leri, fütürizme karşı oldukları halde, Khlebnikov’un ve Mayakovsky’nin etkisinde kaldılar. Bu etki, yeni Sovyet şiirinin kurucularından biri olan Essenin’de açıkça görülür. Yine Sovyet edebiyatında 1922 ile 1930 yılları arasında kendini duyuran “Constructivizm” (Kuruculuk) akımı, kaynağını Rus fütürizminde bulan bir akım olduğu halde, sosyalist bir toplumun kuruluşunu dile getirmeyi amaç edinmiş; şiirin biçiminin ele aldığı konuyla belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüş; teknik ve bilimsel terminolojinin önemi üzerinde durmuş ve şiire düzyazı metodlarını sokmuştur. İlya Selvinsky ve Bagritsky, bu akımın en önemli temsilcilerindendi.